Hamas’ın Aksa Tufanı operasyonunun ardından başlayan ve 20’nci güne giren Filistin-İsrail savaşındaki küresel güçler ilişkisini irdeleyen Prof. Dr. Mehmet Ali Bal, dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu.
HABER7
İsrail’in şiddet ve zulüm düzeyi artarak devam eden saldırılarının küresel güçler dengesindeki yerini, sebeplerini ve etkilerini analiz eden Mehmet Ali Bal, 7 Ekim savaşını iki temele ayırdı. İlk olarak Hamas’ın Aksa Tufanı taarruzunu kendi inisiyatifiyle yapıp yapmadığını irdeleyen Prof. Bal, ikinci maddede ise savaşın oluşturduğu küresel sonuçlar ve bölgesel tesirlerinin neler olduğu sorusunun cevabını aradı.
Prof. Bal, Hamas’ın ilk saldırısının ardından lojistik, askeri planlama ve hazırlık yapılmadığını, bu nedenle taarruzun Hamas iç dinamikleri ve karar alma mekanizmalarının öz gücüyle olmadığına işaret ettiği görüşünü paylaştı. Bal, “En azından, saldırının devamını Hamas’ın yürütmediğini, stratejik Karargahın başka bir güç içinde olduğunu” söyledi.
HAMAS’IN ARKASINDAKİ GÜÇ
Aksa Tufanı’ndaki muharrik güç olabilecek mevkideki İran, Çin, Türkiye, Rusya, Ortadoğu veya AB ülkelerinin savaşta özne olma konumunu zayıf bulan Mehmet Ali Bal, “Hamas bağımsız değildir. Nüfuz edilmiş yapısı ve engaje edilmiş kadroları ile farklı güçlerin tesiri altındadır.” görüşünü savundu.
Olay zincirindeki şüpheli tespitlerini paylaşan Prof. Mehmet Ali Bal, İsrail’in Aksa Tufanı’na kısa sürede ve şiddetli cevap verebilmesinin dikkat çekici olduğunu kaydetti. 300 bin yedek askere hazırlık emri verilmesine eş zamanlı olarak küresel merkezlerde kesif sistematik propaganda yürütülebilmesinin anlamına vurgu yaptı.
“İsrail karşıtı koalisyonun” saldırıya hazırlıksız yakalandığını belirten Bal, Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, İran gibi güçlerin münferit ve toplu durumlarını bu iddiasına delil olarak sundu. Küresel planda Rusya ve Çin’in karşı beyanlarının ise icbar edici olmaktan uzak olduğunun altını çizdi.
Bal, ABD ve İsrail’e yönelik dünyadaki tepkilerin henüz “hard power/sert güç” üretecek mahiyetinin bulunmadığına değinerek, mevcut durumda ve kısa vadede İsrail’i engelleyebilecek seviyeye gelemeyeceğini ifade etti.
7 Ekim savaşında İran, körfez ülkeleri ve Suudi Arabistan arasındaki barış görüşmelerinin sonlandığını hatırlatan Prof. Bal, İsrail-Türkiye arasındaki yumuşama sürecinin de bittiğini kaydetti. Bal, savaşa Rusya ve Çin’in icbar edici müdahalede bulunabileceklerini fakat bu formülü irade edemeyebileceklerini dile getirdi.
Prof. Bal, Çin’in sert güç kullanma politikasına ve gücüne sahip olmadığını fakat dikkatlerin farklı coğrafyaya çekilmesi dolayısıyla uzun vadede maksimum fayda sağlayacak ülke olacağının altını çizdi.
Bal, Rusya’nın ise askeri gücü ile politika üretme gayretine rağmen bu savaşta ABD ve İsrail’e karşı somut/müşahhas müdahale seviyesine çıkmayacağını öne sürdü.
İsrail ile ABD’nin karşılıklı bağımlılık durumuna mahkum olduğuna dikkat çeken Prof. Bal, uzun vadede ve toplumlar nezdinde ABD’nin prestiji azalacağına değindi.
AYNI BETERLİKTE
İsrail’in kara harekatı yapmasa dahi devam eden hava saldırılarının ‘kara harekatı kadar beter’ olduğunu söyleyen Prof. Bal, psikolojik harp hususunda da İsrail’i dünya kamuoyunda savunmak, meşrulaştırmak, etki aracına dönüştürmek için haber ajanslarını, TV kanallarını ve internet mecralarını elinde tuttuğunu vurguladı.
Türkiye’nin barış için hangi mücadele stratejisini benimsemesi gerektiği hususuna da değinen Prof. Bal, önerilerini 7 maddede sıraladı. Uzun vadeli, kapsamlı ve sabırlı bir strateji uygulanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Mehmet Ali Bal’ın yazısını okumak için tıklayın…