Depremde en büyük yıkıma uğrayan illerden Hatay’da kadınlar ağır yük altında. Özellikle konteyner kentte yaşayan kadınların özel yaşam alanı daraldı. Bu nedenle mahremiyetini korumakta zorlanıyorlar.
Türkiye’yi yasa boğan Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir yıl geçti. Depremlerin ağır yıkıma uğrattığı illerde yurttaşlar, aradan geçen süreye karşın zorlu yaşam koşullarıyla mücadele etmeye devam ediyor. Bölgede barınma sorununun çözülememesi nedeniyle aileler hâla 21 metrekare büyüklüğündeki konteynerlerde yaşamak zorunda kalıyor. Sivil toplum örgütlerinin sahada yaptığı gözlemler ve çalışmalar, afetin en çok kadınların şartlarını ağırlaştırdığını gözler önüne seriyor.
SES Hatay Şube Eşbaşkanı ve psikolog Nilgün Aşkar, Hatay’ın İskenderun ilçesinde yaptıkları saha çalışmaları sonucu tespitlerini Cumhuriyet’e anlattı. Aşkar, İskenderun’da yurttaşların ya konteynerlerde ya da yakınlarının evinde onlarla birlikte yaşadığının altını çizerek “Çekirdek ailesiyle birlikte başka bir aileyle yaşayan kadınlar, kendini daha sorumlu hissediyor. Hemen ortalığı toplamak, yemek yapmak gibi sorumluluklar yükleniyor. Büyük ailenin yükünü de taşımak zorunda hissediyorlar” dedi.
ÖZEL ALANLARI YOK
Kadınların dinlenme alanlarının daraldığını kaydeden Aşkar, “‘Ben işimi bitirdim kenara çekileyim’ diyecek alanları olmuyor. Bazı kadınlar, ‘Çocuğuma bir şey söyleyeceğim, bütün ailenin önünde söylemek istemiyorum. Herkes müdahale ediyor’ diyorlar. Çocuğuna ve eşine bir şey söyleyecek özel alan bulamıyorlar. Bunlarla ilgili stres yükü yükleniyor” ifadelerini kullandı.
Aşkar, şunları kaydetti: “Konteynerlerde dar alana eşyaları sığdırabilmek için bir an önce bulaşığı yıkamak, evi toplamak için sorumlulukları oluyor. Çocukların oyun alanları, ders çalışma alanları olmuyor. Bunlarla ilgili daha çok anneler geriliyor. Çoğunlukla babalar işe gidiyor. Kadın işe de gitse çocuğun sorumluluğu ona kalıyor. Hem çocuğun hem kendinin mahremiyetini korumakla ilgili sıkıntı yaşıyorlar. Çok açılamıyorlar ama ‘Eşimle de bir iki laf edemiyorum’ diyerek bir sürü sorunu kapsayan sözler söylüyorlar. Fiziksel yakınlaşmalarını, duygusal boşalmalarını, temaslarını ne kadar sınırlandırmak zorunda kaldıklarına dair de şeyler söylüyorlar.”
‘ALKOL KULLANIMI ARTTI’
Afetten sonraki süreçte özellikle erkeklerde alkol kullanımının arttığına dikkat çeken Aşkar, “Pek çok erkek, uyuyabilmek için alkol kullandığını söylüyor. Kadınlardan da ‘Alkol kullanıp bana sarıyor’ diyenler oluyor. Bundan dolayı daha fazla şiddet gördüklerini, istemedikleri halde cinsel birlikteliğe rıza göstermek zorunda kaldıklarını söylüyorlar” diye konuştu. Sık sık su kesintileri olduğunu kaydeden Aşkar, “1-2 gün su kesintisi olduğunda hayat duruyor. Su taşıyarak bulaşık yıkamak, tuvalete gitmek büyük sorun, Elektrik kesilince su da kesilmiş oluyor” diye konuştu.
‘KREŞLER ÇALIŞMIYOR’
Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının koşullarını da değerlendiren Aşkar, “Bu kişilerin çocuklarını işyerlerine götürdüklerini görüyorum. Çocuklarını bırakacak yerler yok. Sistem daha kurulmadı. Kreşler düzgün çalışmıyor. İşyerlerine götürmek, çocuklar için de bir risk. Hastanelerde enfeksiyon riski var. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’nde (ŞÖNİM) ise travmalara maruz kalıyorlar” ifadelerini kullandı.